Her dönemin bir özelliği var...
İnsan oğlunun yaradılışından bu yana, toplum içinde bulunduğu koşullarda hayata bakıyor...
Ne ekersen onu biçersin diye atalarımız boşuna söylememişler...
23 Nisan da üniversite arkadaşlarımızla yıllar sonra ilk kez bir arada toplandık... Katılım ilk olmasına rağman fena değildi...
30 yıla merdiven dayamış zamanın ardından sanki Selçuk Üniversitesi sıralarındaydık... Karşılaşınca o günlerimizi özlediğimizin farkına vardık... Bütün zorluklarına rağmen...
Anılar serildi birer birer, unuttuklarımızı anımsandık tatlı tebbesümlerlerle, kahkahalarla...
Okul yıllarından bu güne çok şeyler değişmişti, yokluktan varlığa, her şey hiç çekinmeden konuşuldu...
Tek parduse ile biten okul yılları, üşüyen ellerim, biten veya bitemeyen kömürler, son kalan erzaklarla yapılan çorbanın tadı amınsandı...
Çekilen kopyalar yad edilmez mi hiç...
Nasıl çabaladığımız, nasıl yardımlaştığımız, nasıl paylaştığımız, elimizde olanı olmayanı nasıl birleştirdiğimiz kondu ortaya...
Aramızdan ayrılanlarları andık, içimiz burkuldu...
Bazı arkadaşlarımızın boylarınca çocukları da yanındaydı...
Derslerden değilde artık çocukların okullarından konuşuyorduk...
Kim çocuklarını evlendirecek diye şakalar yapıldı...
Şimdilere ders olacak çok şeyler vardı bizim öğrencilik yıllarımızdan...
Bizim gençliğimizde ideal vardı, vatan sevgisi vardı, ilkeler vardı, en önemlisi KALİTELE vardı...
Sindirilmiş bir gençlik değildik...
Ne istediğini bilen, kendi işini halledebilen, ayakları üstünde duran, sorumluluklarına sahip bir gençlik döneminden geçtik...
Toplum ahlakı, hasiyeti ve kururalalrının ön planda olduğu korunduğu, kollandığı zamanlardan geçtik...
Bizim bu dönemimiz arkadaşlarımızın hayatlarınada yansımış...
Toparlandığımız arkadaşlarımızın hepsi pırıl pırıl, işlerinin başındalar...
Profösörü, işadamı, iş kadını, müdürü, amiri, emeklisi her nerdeyseler hepsi işlerinde bir numaralar...
Yetişme şartları ve verilen yaşam ögretileri, insan ve toplum bilinci, ilkeleriydi bizi başarılı kılan...
Buluşmada, sağcısından solcusuna Türkiye'min her köşesinden arkadaşlarım vardı ...
Herkesin birbirine saygılı, hoş sohbetlerimiz oldu... Ortak akıl ülkemin birlik ve dirliğinden yanaydı... Mevzu ülkem ve milletimse gerisi AYRINTI görüşünde birleştik...
Bu da yetişitiğimiz koşulların dayanağının ne kadar sağlam olduğunun bir kanıtıydı...
Şu günümüz gençliğini nasıl yetiştiriyoruz...? Aile olarak ne verebiliyoruz, toplumsal eğitim nasıl etkiliyor..? Okul, arkadaşları ve basın yayaın nelere gebe bırakıyor...?
Bizim çocuklarımız acaba ilerde bizim gibi arkadaşları ile bir araya gelip geçmişi yad edebilecekler mi..?
Miskinleştirilen, korkutulan, tekilleştirilen, endişeli bir toplum yapısından nasıl bir gelecek insa edilebilecek..?
Hukuka, devlete saygının azaltılmaya çalışıldığı, sömürülmenin ve satılmanın reklemın yapıldı idarelerin, çocuklarımızda neler bırakacağnını biliyormuyuz...?
Şimdi kayrılan korunan yandaşların ve üstünlerin etkilerinin ürünleri ne olacak..? İktidarlarının sarhoşluğu ne zaman bittecek..?
Her şeye şüphe ile bakılan, inancın yitirildiği, insanların aldatıldığı yönetim şeklinden ve bunun topluma işlenmesinden neler bekleyebiliriz ki..?
Tüm bunları sorğulamaktan kendimi alıkoyamıyorum...Çarpık eğitim sisteminin çarkındaki çocuklardan...
Şifreli sistemin dişlisinde gelecek kurmaya çalışan gençlikten...
Kopyadan medet bekleyen memur zihniyetinden,
Acaba CENNETİN ŞİFRESİNİ VADEDEN yöneticiler mi yetişiyor..?